31 Mart 2012 Cumartesi

PEMBE RÜYALAR OTELİNDE

Teoman'ın Renkli Rüyalar Oteli'nde şarkısını yazıma uyarlayıp bu şeker ötesi pembiş papilere bakarken kendimi hayal dünyasında koyverdim...
Pembe sanırım biz kızların (yaş kaç olursa olsun) en en en çok sevdiği renk. Kıyafetten ayakkabıya, mobilyadan ev tekstiline ne olursa olsun, pembe olsun istiyoruz. İtirazı olan?

Melissa'nın bu şeker kokulu pembiş ayakkabılarından giymem diyeceğim yok sanırım. Zaten kolajı oluştururken hep kendi zevkime göre seçtim papileri itiraf edeyim :))



30 Mart 2012 Cuma

ŞAPŞİK BALIK POZU

Günaydın mı desem tünaydın mı bilemeden girizgahı atlıyorum canlar :))
İtiraf edelim hepimizin aynanın karşısına geçip ağzımızı burnumuzu çarpılmış gibi eğip büktüğümüz hallerimiz vardır. Hatta kendi kendimize öyle garip pozlar vermişliğimiz de ;))
Neyse hadi siz uslu çocuklar olun, sizin olmasın da benim var yani ne yalan söyleyeyim :D

Bu şapşal balık pozu da çocukluğumdan beri yapmayı çok sevdiklerimdendir.
Ama geçenlerde Facebook'ta bi baktım, kardeşimin profilinde aynı benim üstteki pozum. Valla bi kıskandım, bi kıskandım :(( Geçenlerde çekim yaparken geri kalır mıyım hemen ben de yapıştırdım tabi şapşal balık pozunu :)))

Bu arada gecenin bi yarısı yapılan ev çekimi çokkk eğlenceli geçti, annem sağolsun ;))
Onlar da artık başka bir yazıya...

Şen kalın, hoşçakalın...

28 Mart 2012 Çarşamba

AMACINA FRANSIZ KALAN FRANSIZ SOKAĞI

Geçtiğimiz hafta İstanbul'daydım. Pek şahane bir 4 gün geçirdim. Şansıma havanın da güzel olması sayesinde bol bol gezdim, İstanbul'un tadına bu defa turist edasıyla baktım. Daha önce önünden defalarca geçtiğim ama görmeyi beceremediğim bazı mekanları keşfettim.

Bunlardan biri Fransız Sokağı'ydı. Ne zamandır adını duyar, merak ederdim ama hiç gidip görmemiştim. Ki gidip görünce biraz hayal kırıklığına uğradım. Ben daha gerçekçi, daha büyük, daha nezih bir sokak bekliyordum. Sokağa merdivenlerden inilerek giriliyor, her taraf rengarenk, girişte sanatsal birkaç dokunuş mevcut. Ancak cafelerin sokaktan her geçeni pervasızca tutup çeviren garsonları, çalan alakasız müzikleri ve ilk girişte hoş görünse de içine girince insanı sıkan bir yer maalesef. Giderken cafelerden birinde oturup bir şeyler içerim diye düşünüyordum ama sarmayınca mekanı sadece foto çekinmek için emellerime alet ettim diyebilirim :P









8 Mart 2012 Perşembe

SON GÜNLERDE BEN

Yazmayalı uzun zaman oldu biliyorum. Ama blogları ve Twitter'ı mümkün oldukça takip etmeye çalışıyorum. Kaçırdığım bi haber olursa da siz bana Twitter'dan haber uçurursunuz diye düşünüyorum ;))

Ben bu aralar oldukça yoğunum. Hani o herkesin saçını tarasa yoğun olduğu zamanlardan diil ama, valla =)) Hem okul, hem staj, hem kurs ve üstüne bunlardan gelen ödev yoğunluğu, siz düşünün artık. Alışveriş olayları, aralıklı da olsa, devam ediyor ama neyi niye aldığımı ben bile bilmiyorum. Gerçi alırken hep bir bahane var ama bu aralar aldıklarım hep dolap bekliyor, önümüzdeki sezona yatırım diye kandırıyorum sanırım kendimi :P Çünkü bu aralar giydiklerim, taktıklarım ve hatta sürdüklerim bile standart şeyler. Hem soğuğu, hem bu yoğunluğu kaldırabilecek türden...


Birkaç hafta önce saçlarımı boyadım ve kestirdim. Rengi artık 'bitter mocha', peh pehh. Sevdim mi? Evet. Ama foto paylaşamıyorum. Çünkü şöyle gündüz gözüyle bi foto çekinmemişim. Pühh yazık bana! :P

Şal...........Twist
Kaban..................Koton
Kulaklıklar..............Amerika'dan
Jean.........................Mango
Çanta...........Jacquline
Botlar...Dawgs

Bu fotom Ankara'nın en cici mekanlarından birinde Kuğulu Park'ta çekildi. Acaba Ankara'da yaşayıp burada fotosu olmayan var mıdır? ;))
Ayrıca alıp evde kaç yıldır beklettiğim bu kulaklıklarımı ilk defa bu yıl kullandım. Ve evet kendime kızgınım, siz benim gibi yapmayın, cici kulaklıklarınızı her kış itinayla kullanın ;))

Sevgiler, öpücüklerrrr =))