26 Ağustos 2013 Pazartesi

YILDIZIN PARLASIN

Günlerden bir gün annemle birlikte plansız programsız gezerken kendimizi Yıldız Sarayı'nda bulduk. Uzun uzun gezdik, nice anılara şahit olmuş eşyalarla dertleştik, kim bilir burada neler neler yaşandı diye sorguladık... Ehh adı üstünde saray, birçok farklı yapıdan oluşuyor; ancak bir kısmı tadilat nedeniyle kapalıydı üzüldük. 



O gün bilmeden gideceğim mekanla çok uyumlu giyinmişim. 
Ayrıca bu uzun bluz ve gömlekleri çok seviyorum. Skinny pantolonların üzerine giy çık. Düşündürmeyen yani yormayan kıyafetlerden ;))




Sarayı henüz gidip görmediyseniz kesinlikle en yakın zamanda ziyaret etmenizi öneririm. Ayrıntılı anlatıp filmin sonunu söyleyen gıcıklardan olmak istemiyorum :)


Kombin Detayları
Gömlek: Mango - Pantolon: Mango - Ayakkabı: Zara - Çanta: Zara - Saat: Swatch

19 Ağustos 2013 Pazartesi

KUTULAR ÇÖPE, YORUMLAR SİZE ;)

Herkese serin ama nemli bir İstanbul akşamından merhaba :))
Bugün itibariyle sizlerle "Bitenler" serisini paylaşmaya karar verdim. Aslında daha önce karar vermiştim ama bitenleri fotoğraflayamadan attığım için pek fırsat olmuyordu. Benim gibi bitenler serisi yazan birçok blogger'ı takip ediyorsunuzdur zaten ama bendeki farklılık ürün gamının çeşitliliği olacak. Yani sadece kozmetikle ilgili yorumlarım değil, kullanımı sonlanmış birçok ürünle ilgili yorumlarımı paylaşacağım sizlerle.
Hadi bakalım serinin ilk ürünleriyle başlayalım yorumlarımızı paylaşmaya.
Yalnız öncelikle uyarmalıyım ki bunlar benim tamamen şahsi görüşlerim, kesinlikle reklam içermez, rahat olun ;))

1. Yves Rocher Hydra Specific Günlük Nemlendirici: Dokusunu çok sevdim, işlevini de. Yüzde T bölgem yağlı olduğu için karma bir cilde sahibim, bu krem de güzel nemlendirme sağlıyordu. Ancak biraz parlama yaptığı için tekrar tercih etmiyorum.
2. Purederm Oksijen Maskesi: Ürünü deneme amaçlı Gratis'ten almıştım, 2 kullanımlık. Yüze uygularken müthiş köpürüyor ve sonra sönüyor, çok eğlenceli bir kullanımı var :) Cilde ferahlık, parlaklık ve pürüzsüzlük sağlıyor. Tekrar görürsem kesin alırım.
3. Wellaflex Saç Spreyi: Seyahat çantama mini boy saç spreyi ararken Watsons'ta bulup almıştım. Ben aslında saçı çok sertleştirmeden sabit tutan spreyleri seviyorum ama bu da işimi görüyor. Mini boy olarak öyle bir şeyle henüz karşılaşmadım.
4. Bath & Body Works Vanilla Noir Vücut Losyonu: BBW'nin vücut losyonlarının müdavimi olduğumu söylemeliyim. Benim gibi bir krem hastasının gönlünü çelmeyi başardıkları için kutluyorum. Yalnız Vanilla Noir kokusunu artık üretmiyorlarmış, bu yüzden günlerdir yastayım. Bilsem önceden birkaç yıllık stoklardım. Bu losyonların hem nemlendirmesi, hem de kokularının kalıcılığı mükemmel.

Kozmetik alanında bitenlerimiz şimdilik bu kadar. Umarım sever, sizler de bu ürünlerle ilgili görüşleriniz varsa bizlerle paylaşırsınız. Yeni bir "Bitenler" serisinde buluşmak üzere. Bakalım yeni serimiz hangi ürünler hakkında olacak ;))

Sevgiler...

13 Ağustos 2013 Salı

Arko Nem, Facebook Sayfasında Ayça Şen'i Ağırlıyor!

Arko Nem, Facebook’taki takipçilerine keyifli bir yaz yaşatmak amacıyla yürüttüğü 1 Konu 1 Konuk projesinde bu hafta “Yaza devam” diyen Ayça Şen’i ağırlıyor.


Sosyal medyanın sevilen isimlerini Facebook sayfasında ağırlayarak takipçilerinin daha keyifli bir yaz yaşamalarına yardımcı olan Arko Nem, blog yazarı Alışveriş Cini’nden sonra yoluna Ayça Şen ile devam ediyor. 12-18 Ağustos tarihleri arasında 1 Konu 1 Konuk projesi kapsamında Arko Nem sayfasını yönetecek olan Ayça Şen, “Yaza devam” diyor ve kendi deneyimlerinden de yola çıkarak eğlenceli konulara değiniyor. Ayça Şen ayrıca, takipçilerden gelen soruları da bizzat çektiği eğlenceli video ile yanıtlıyor.

arkonem-aycasen

Siz de ünlüleri ağırlayan 1 Konu 1 Konuk Projesi’ni yakından izlemek ve 1 hafta boyunca Ayça Şen ile keyifli vakit geçirmek istiyorsanız Arko Nem Facebook sayfasını takip edebilirsiniz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

2 Ağustos 2013 Cuma

KAFA NEREYE BİZ ORAYA, HADİ AYVALIK'A!

Bu yıl yeni işim dolayısıyla benim henüz izin hakkım yok. Ben de boşlarımı üst üste denk getirip her fırsatı değerlendiriyorum haliyle. Temmuz ayında da 4 günlük boşu bulunca Çeşme'mi Ayvalık mı derken kendimizi vurduk yollara. Doğrusu ben tam Çeşme insanıyım ama Cunda'yı da çok merak ediyorduk, hadi atlayıp gidelim dedik. Ayvalık'a İstanbul'dan gidiş için birkaç seçenek var aslında. Biz internet araştırmlarımız sonucunda Çanakkale üzerinden gitmeye karar verdik, çok da memnun kaldık.
Eceabat'tan feribotla Çanakkale'ye geçtik, sadece 15 dk. sürüyor.



Oksijen Cumhuriyeti Kaz Dağları'nda manzara mükemmel, ama bir kamyonun, tırın arkasına takıldınız mı eyvah eyvah! 20 km hızla tın tın giderken yeterrrr diye bağırası geliyor insanın :))


Biz otelimizi Ayvalık merkezde seçtik (sonraki postlarda bahsedeceğim), genelde akşamları Cunda'da takıldık.
Canım arkadaşım Kelebeğin Rüyası sayesinde ilk akşam midelerimiz bayram etti. Arkadaşımın önerisiyle gittiğimiz Papalina adlı balık restaurantında mezelerle sarhoş oldum diyebilirim, tabiiki Ayvalık'ta meşhur olan papalina balığını tatmadan da edemezdik. Yalnız ne yazık ki mezelerin, ara sıcakların fotoğrafları yok, o güzellikleri görünce kendimden geçip fotoğraf çekmeyi falan es geçmişim.


Cunda'da meşhur olan şeylerden biri de lokma. Ben de lokmayı aslında çok severim ama burada yediğim bana İzmir'dekilerin tadını veremedi, üzgünüm. Aşağıda nam-ı diğer Lokma İmparatoru Lokmacı Saki'nin fotoğrafını görüyorsunuz. Değişik bir pazarlama stratejileri var, önde gördüğünüz turuncu tshirtlü kişi çığırtkanlık yapıyordu, ama öyle böyle değil. Karşıdaki Taş Kahve'de otururken karşınızdaki insanın ne dediğinden çok onun ne saçmaladığını duyuyorsunuz, sevmedim. 


Ve işte meşhur Taş Kahve. Ortamı ve dokusu itibariyle çok güzel, her daim kalabalık, fıkır fıkır, fiyatlar da çok uygun. Ancak dışarda yer bulma sıkıntısı var ve karşıdaki lokmacıyı susturmaları lazım ;)


İlk gece lokma kuyruğundayız. Yemek üstüne ben hemen tatlı yiyemediğim için tabiiki eşim için alıyoruz. ;))
Lokma kuyruğu biz beklerken o kadar uzadı ki arkamızdakiler sıralarını 5 TL'ye satmaya karar verdiler :P


Otel odamızın manzarası. Deniz görmeyen taraf olmasına rağmen :)


Otelimizi ben çok sevdim, hele ki kahvaltımızı dalgalar eşliğinde Cunda manzarasıyla etmek paha biçilmezdi. Ehh bu sayede de bizim kahvaltılar uzadıkça uzuyor, denize öğleden önce gidemiyorduk :)


Bu tatilde mottomuz rahatlıktı. Doğal olarak bu kıyafetlere de yansıdı...


Dönüş yolunda gündüz gözüyle bir Cunda turu yapıp öyle ayrıldık bu güzel yerden. Arabayla Patriça bölgesine de gittik, Bıyıklı Beach'i geçip eski evlerin, bağ bahçenin arasında gezindik. Ancak tarihi manastırı göremedik, tadilat varmış. 


Bu sefer dönüşte Çanakkale'den Eceabat'a geçmek için feribota bindiğimizde bu önümüzdeki araç ve içindeki ilginç insanlarla karşılaştık. Eski bir okul servisini karavana dönüştürerek yollarda yaşayan bir çift vardı aracın içinde. Kadın muhtemelen çingene, adamsa beline kadar rastalı saçları olan ilginç bir tipti. Keşke fotoğraflarını çekip sizlere de gösterebilseydim.


Şimdilik genel tatil postu burada bitiyor ancak Ayvalık'la ilgili birkaç post daha gireceğim; anlatmak, göstermek istediklerim var sizlere.

Not: Ne zamandır gezdiğim yerlerde fotoğraf makinesi kullanmıyorum. Ipad'le hem fotoğraf çekip hem diğer işlerimi hallediyorum. Fotoğrafların boyutu bu yüzden küçük oluyor, büyütürsem kalite düşüyor. Maruz göreceğinize inanıyorum.

Sevgiler...