25 Aralık 2011 Pazar

KOCA KIZ OLDUM (MU)?

Bugün itibariyle tamı tamına 25 oldum. Ama nasıl hissediyorsun diye sorarsanız hala küçük bir kız çocuğu gibi :)) Fırfırlı eteğiyle lambada yapan, evde şarkılar söyleyen, annesini sorularıyla bezdiren, asla tabaktaki yemeğini bitiremeyen ve her gördüğü tokayı almak isteyen... Bazı huylarda gerçi hala bir değişiklik yok ama :D

Evden ayrıldığım üniversite yıllarıma kadar her yıl kesin doğum günü partisi olurdu bizim evde. Bu çok mühim bir ritüeldi. Özel süslemeli pastalar hazırlanır, o güne özel kıyafetler alınır veya dikilir, heyecanla partiye katılacak arkadaşlar ve tabii hediyeler beklenirdi. Her yaş günümden mutlaka ayrı bir fotoğrafım vardır benim. Ama bilgisayar ortamında sanırım 4-5 yaşlarımdan kalma olan bir tanesi var.


Zamanın meşhur mor elbisesi (bu elbiseyi yıllarca kimseye verdirmemiştim) ve 32 diş gülüşlerimizle annem ve ben ;))

23 Aralık 2011 Cuma

EN SON

Bu haftanın 'en son' postu gelsin bakalım. Bu aralar her yeri, her şeyi çilekli görüyorum. Hani Pazar günü doğum günümü kutlayacaklar için de bir sır vermiş olayım ;))

En son ne yaptım: Kursa gittim, yüksek bel pantolonum bitmek üzere ;))

Hangi filmi gördüm: Sherlock Holmes tabiiki! Ve bayıldım :)

Ne dinledim: Her telden radyo ;))

Ne okudum: Gazete :D

Ne içtim: Nescafe, hatta dilimi yaktım :((

Ne yedim: Hoşbeş çilekli hem deee ;))

Ne tıklayıp aldım: Trendyol'dan Elle papiler ;)

Neye sevindim: En çok korktuğum sınavımdan iyi sonuç almama :)

Neye kızdım: Trendyol'un papilerimi zamanında yollayamamasına :((

Neye şaşırdım: Babacığımın ameliyat tarihinin değişmesine...

Neyi hayal ettim: Yeni yıla Los Angeles'ta girdiğimi ;))

image

21 Aralık 2011 Çarşamba

YEMELİK ÇORAPLAR

Eyy çılgın çorap severler, hanginiz böylesine şeker, böylesine tadından yenmez çoraplara sahip olmak istemezsiniz ki? Her biri ayrı sanat eseri, her biri ayrı tasarım harikası.
Şahsen ben isterim, isterim deeee bu çoraplara boşuna tadından yenmez demedik hani. Sadece 45-52 Euro'cuklar ;))

Tabii ne var canım ben veririm bu Euro'cukları derseniz buyrun online alışverişin de mümkün olduğu sitelerine:


Buradan canımız ciğerimiz Penti'ciğimize seslenelim bari. Seslenelim de bu tatlı çoraplardan biz de mahrum kalmayalım. Biz Türk kızlarının çırpı bacak Frasızlardan ne eksiğimiz var? Biz de böyle resimli mesimli, iştah kabartıcı çoraplarımız olsun istiyoruz diimi kızlar? ;))

20 Aralık 2011 Salı

KALAN SAĞLAR BİZİMDİR ARANJMANI

Her hatun kişi gibi beni de mutlu eder bir buket çiçek, yalan yok ;)) Hediye gelen çiçeğimi hemen baş köşeye oturturum, solmaya başladığında da üzülürüm :(( Ama tomurcuk gül olursa hiç affetmem kuruturum ;))
Geçenlerde sevgilim beni okuldan almaya geldiğinde kocaman bir buket papatya ve karanfille gelmiş. Evde çiçeklerimle bir süre meşk ettikten sonra solmaya başladılar tabii. Ama ben de henüz yaşamdan kopmamış olanları suluğuma koyarak bir aranjman yaptım kendimce, adını da "Kalan sağlar bizimdir aranjmanı!" koydum :))) Bu da küçük mutluluklar dükkanıma eklendi bile...

Hayatın her anında küçük mutlulukları görüp yaşayabilmeniz dileğimle...
Adiosss ;)))

19 Aralık 2011 Pazartesi

UZUN YOL SORUNSALI

Uzun yolda sağ koltukta oturan şahsiyet sıkılır, dj'lik yapar, yandan geçen arabalara bakar, yatar, kalkar... Ama bazıları rahattır. Çıkarır ayakkabılarını, çok sevdiği çoraplarına bakarak dalar uykuya...

13 Aralık 2011 Salı

MUTLU EDEN MİNİK SÜRPRİZ

Hiç beklemediğim bir anda gelen sürpriz hediyelere bayılırım. Küçüğü büyüğü fark etmez, önemli olan beni düşünen, yüzümü güldürmeye çalışan birilerinin olmasıdır o an :))
Ne zamandır Ankara'daki (bence) özel mekanlardan biri olan MACARONS d'ANTOINETTE'e gitmek istiyordum, ama bir türlü denk gelmemişti. Geçenlerde bal kaymağım da önünden geçerken bana bir sürpriz yapmak istemiş, hemen girmiş içeri. Cıvıl cıvıl renkli makaronlardan bir kutu hazırlatmış bana. Sunumları da çok şık ve cici bence. İnsana kendini özel hissettiriyor ;))

Kutunun içinden güllü, antep fıstıklı, beyaz çikolatalı, kahveli, çikolatalı makaronlar çıktı. Diğer 2 tanesinin neyli olduğunu hatırlayamadım şimdi. Yediklerinden en çok hangini beğendin derseniz; güllü ve antep fıstıklı olanlar diyebilirim. Çikolular beni baydı maalesef :(

Macarons d'Antoinette'e gitme fikrimden caymış değilim yalnız, bu güzel mini tatların yanında bir Lavazza iyi gider doğrusu ;))

Sürprizleri seviyorummm, yapanlara da bayılıyoruuummm :))
En sevdiğiniz makaron tadında bir gün olsun!

12 Aralık 2011 Pazartesi

TURUNCU SAÇLI MADAM

Bugün sınavlarım başlıyor ve işte ben ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Üniversite de bile finallere hazırlanırken bu kadar kasılmamıştım :((

Bu foto 2007 yazından kalma, Amerika'da saçlarımı kendim boyadığım için resmen turuncu olmuşlardı :)) Şimdi nedense bi sevesim geldi bu rengi :)))
Sizce nasıl???

8 Aralık 2011 Perşembe

EN SON

Heyyyy canlar ben geldim :))
Uzun zamandır yazmıyordum ama hiç kıvırmayacağım valla tamamen canımın istememesinden. Oysa paylaşacak çok şey vardı. Şimdi yine fırsat buldukça sizlerle olacağım. Bu süreçte arayan soran, yazmayınca endişelenen herkese çok teşekkür. İyiyim, gayet keyfim yerinde, şu an tek derdim haftaya gireceğim sınavlarım ;))

İlk postumuz bir "En Son" postu olsun dedim, hadi başlayalım ;))

En son ne yaptım.. Okula gittim, gelince de Kuzey Güney'i izledim :)

Hangi filmi gördüm: Grown Ups (Adam Sandler filmleri bana her zaman ilaç gibi)

Ne dinledim: Pek müzik dinlemediğimi fark ettim bu aralar :((

Ne okudum: Alaçatı'da Aşk - Mehmet Coral (Mehmet Coral Ege'yi tarihiyle en iyi bilen ve anlatanlardan, okurken beni benden alıyor... İzmir aşıkları kesinlikle Ateşin Gelini Gavur İzmir'i okumalı.)

Ne içtim: Türk Kahvesi

Ne yedim: Burger King'ten sipariş veremeyince evden kuru fasülye, pilav :D

Ne aldım: Mutfağıma İkea'dan pembiş sandalyeler :))

Neye sevindim: Bal kaymağımın bana yaptığı kocaman çiçek sürprizine ;))

Neye kızdım: Trafik canavarlarına ve hırs kurbanlarına :((

Neye şaşırdım: Galatasaray'ımın bu defa Fener'i yenmesine ;))

Ne tıklayıp aldım: I&D'den cici pijamalar.

image

19 Ekim 2011 Çarşamba

KABAN SEZONUNU AÇTIK

Meteoroloji o kadar çok söylediki Cumartesi son güneşli günümüz olacak diye, ben de o zaman bu son günü değerlendirmeliyiz dedim. Daha önce nedense hiç gitmediğim Seğmenler Parkı'na gittik o gün bal kaymağımla ;)) Çooook da sevdim ben, şehrin göbeğinde ama şehrin gürültüsünden bir o kadar uzak, huzurlu ;))
Yalnız hava güneşli olmasına rağmen o kadar soğuktuki yeni aldığım kabanımı da o gün görücüye çıkarmış oldum :)

Bluz..........Ekol
Tayt..............Pazardan
Kaban, tunik....................Mango
Ayakkabı.........City Shoes
Çanta....Jacquline

Bugün de dışardayken baktım durum daha da beter, resmen herkes atkı bere ikilisine geçmiş. Yani Ekim ayını yaşadığımıza inanmakta zorlanıyorum bu aralar :))

Soğuğun vurmadığı erkeklerden kocacım da ;)) Aman tütütütüü maaşallah nazar değdircem şimdi. Ama onun gibi olup üşümemeyi çok isterdim doğrusu...


Ciaos, mucikos canlar...
Bugünlük bu kadar, peki sizde nasıl havalar? ;)))

14 Ekim 2011 Cuma

KIRMIZI YAĞMUR BOTU

Geçen kıştan beri aklımdaydı bir yağmur botu almak. Ama kimi zaman üşengeçlikten, kimi zaman en pahalısına göz dikmekten, kimi zamansa alsam ben bunu giyer miyimlerden bir tane edinememiştim bir türlü. Geçen gün Optimum'da dolaşırken Flo'da bu şirin şeyleri görünce bir anda alıverdim gitti ;))

Dün sabah havada yağmur kokusu alamasam da havanın karamsarlığından yararlanıp çektim botlarımı. Kırmızı kırmızı beni neşelendirirler dedim :))

Ayakkabıların altında kalan etiketler de hep sinir etmiştir beni. Bir başkasında gördüğümde durdurup çıkarttırasım gelir :P Etiket takıntıma gelsin yukarıdaki foto ;))



Ayrıca dün itibariyle tekrar resmi olarak öğrenci olmuş bulunuyorum. Çalışma hayatına sanırım 1 yıl kadar zorunlu ara vericem. Dün üniversiteye gidip kaydımı yaptırdım. Yalnız öyle bir olay geldiki orda başıma, gülsem mi ağlasam mı bilemedim :))
Öğlen kafeterya bahçesinde oturmuş döner ayran yemeye çalışıyorum. Çalışıyorum çünkü aslında pek beğenmedim, yağ dolu. Bir yandan dönerin yağlarını didikleyip, bir yandan da cepten Twitter'a falan bakıyorum... Sonra bir baktım benim masada kocaman bir köpüş. Ama gerçekten dev gibi, boyu belime geliyo. Ki buarada benim hayvanlara dokunamama fobim vardır, sadece uzaktan sevebilirim onları. Derken bu bizimkinin masaya dalmasıyla benim ayağa fırlamam bir oldu. Çantamı kurtardım belki ama telefonum tepsinin yanında kaldı ve köpek neredeyse onu da yiyordu. Ben böyle çırpınırken etraftakiler tabi kahkahaya boğuldu, şimdi bu köpek o ayranı da içer diyolardı. Ben elimdeki döneri yere attım sırf onu yesin de masadan uzaklaşsın diye ama banamısın demedi valla. Sonra biri kurtardı telefonumu da oradan uzaklaşabildim. Şimdi yemeğimi nasıl köpüşe kaptırdım hatırlayıp gülüyorum yani.

Tshirt........Koton
Hırka....................Ekol
Pantolon...........................H&M
Çanta, kolye.................Amerika'dan
Yağmur botu............Flo
Saat.........Diesel

12 Ekim 2011 Çarşamba

ARANAN SEVGİLİ BULUNDU

Simidin peyniri, rakının balığı, hatta Nuri Alço'nun gazozu var ama benim çayımın ne şekeri ne başka bir şeyi vardı. Taaaki, onunla tanışana kadar! Hatta ben yıllarca çay içmemiş, ki hala dışarda da içmeyen biri olarak çaya bu kadar yakışan başka bir şey görmemiştim.
"Acaba nedir nedir?" diyenleri daha fazla meraklandırmadan açıklayayım çayımın sevgilisini ;))
Holland Caramel Waffle.

Şahsen varlığından daha önce haberdar olmadığım, hele nerede satıldığını öğrenince daha bir dumur olduğum bu güzellik evimden artık eksik olmuyor. Uzuuun haftasonu kahvaltılarının sonunda altın vuruş olarak, ya da akşam çaylarının yanında hemencecik yerini alıyor. Sırf bu karamelli waffle'ı almak için uğrak yerlerimden oldu Bim. Evet doğru duydunuz, Bim'de satılıyor :))

Tek yerseniz biraz yoğun/ağır gelebilir ama çayla birlikte yediğinizde bir daha vazgeçemeyeceksiniz diyebilirim ;))
Bu post biraz fazla reklam koktu farkındayım ama bu güzelliği sizlerle paylaşmadan edemedim.

Şimdi söyleyin bakalım sizin çayınızın sevgilisi nedir?

10 Ekim 2011 Pazartesi

DIY: HIRKA SÜSLEME

Bu pembe bluzumu hatırlayanlarınız olacaktır. Rengi ve omuzları itibariyle bu yaz en sevdiklerimdendi kendisi ;))
Ama tabii artık havalar serinledi, yazlıklarımızı tek başına giyemiyoruz. Dışarı çıkarken illa bir hırka, bir ceket atıyoruz kolumuza... Ben de geçen gün bu pembiş bluzumun üstüne krem rengi hırkamı giymek istedim, ama biraz da farklı olsun dedim. Yakasına bir sıra dantel geçiverdim. Basic hırkam oldu sana romantik hırka ;))
Nasıl beğendiniz mi?

Ama sanırım pililerin arasını biraz fazla tutmuşum, hırkayı giyince dantel kısmı hafif kastı sanki, söküp pililerin arasını daraltıp tekrar dikebilirim. Yapacak olanlarınız olursa aklınızda bulunsun hani ;))

Ben bu aralar saçlarımı doğal haliyle kullanmayı tercih ediyorum, soranlar oluyor nasıl şekillendiriyorsun diye. Sadece saçlarımı baş aşşağı pozisyonda tamamen kurutuyorum ve ortadan ayırıp çıkıyorum :)) Bence zaman zaman saçları rahat bırakmak gerekiyor, çünkü onlar da föndür, boyadır, düzleştiricidir derken hayatlarından beziyorlar. Biraz kendi hallerine bırakıp canlanmalarının keyfini sürmek gerek ;))

Herkese kalp kalp kalp!!!
Herkese öpücük öpücük öpücük!!!

6 Ekim 2011 Perşembe

EFSUNLU CAMLAR

Eskişehir gezimde olmazsa olmazlarımdan biri Çağdaş Cam Sanatları Müzesi'ydi. Zaten her zaman camdan yapılan objelere karşı özel bir ilgim olmuştur. Gittim, gördüm ve resmen büyülendim ;))

Müze, Odunpazarı evlerinin içinde yine tarihi yapısı korunmuş bir yapı. İçi geleneksel evler gibi. Yani tarihle modernizmin buluştuğu adres.
Aşağıda iç avlunun görünümü. Aydınlatma muhteşem bir sanat eseri.

Eserlerin hepsi birbirinden güzel, insan bak bak doyamıyor.
Hatta içimdeki şeytan birkaç tanesini aşırıp eve getirmem için aklımı çelmeye çalıştı, zor dayandım :D

Ne böceklere, ne de örümceklere tahammülüm vardır benim. Ama bu güzellik gelsin otursun evimin baş köşesine, hiç mahsuru yok ;))



Cehennemin Yolu Altınla Kaplıdır adlı eser. Fikre bayıldım ;))


Bu esere ben 2 isim buldum. Beynimdeki Fırtına, ya da Başımda Bahar Yelleri. Nasıl, olmaz mı: ;))


Bu eser de yine ölüp bittiklerimden. Henüz haşlanmamış noddle makarnaya benziyor dimi? ;))


Bu kafalardan 4 tane vardı, her biri ayrı renkte ışık veriyor ve her biri ayrı bir yüz ifadesine sahip. Üzgün, gülen, kızan gibi.


Cam sanatını kimler benim kadar çok seviyor ve etkileniyor bilmiyorum ama; umarım Eskişehir'e kadar gitmeden bu güzellikleri görmekten hoşlanmışsınızdır. Ama yine de ben size bir Eskişehir kaçamağı yapıp, bu şaheserlerle tanışmanızı salık veririm. Ha sonra çıkıp aklınızda bu güzelliklerle çibörekçiye bulutların üzerinde yollanabilirsiniz... ;))